Tom doesn't like chocolate ice cream. |
Tom çikolatalı dondurmadan hoşlanmaz. |
I don't understand, do you? |
Anlamadım siz mi? |
Dr. Watson doesn't smoke, does he? |
Dr. Watson sigara içmez, o yapar mı? |
We don't like classical music very much. |
Klasik müziği çok sevmeyiz. |
Sally said she doesn't want it anymore. |
Sally, onun daha çok istemediğini söyledi. |
Mr. Hill doesn't live in New York. He lives in Boston. |
Bay Hill, New York'ta yaşamaz. O, Boston'da yaşar. |
Rice doesn't grow in cold climates. |
Pirinç, soğuk iklimlerde yetişmez. |
They like cofee, they don't like tea. |
Onlar kahveden hoşlanırlar, çaydan hoşlanmazlar. |
We are new here. We don't know him. |
Burada yeniyiz.Onu tanımayız. |
Harry has bad breath because he doesn't brush his teeth very often. |
Harry'nin nefesi kötü kokar çünkü sık sık çok dişlerini fırçalamaz. |
We are rich so we don't have to work. |
Zenginiz bu yüzden çalışmak zorunda değiliz. |
Dave speaks English, French, and German, but he doesn't speak Italian. |
Dave İngilizce Fransızca ve Almanca konuşur fakat İtalyanca konuşmaz. |
They don't sell that brand anymore. |
Onlar artık o marka satmıyor. |
It is really a cheap restaurant, it doesn't cost much to eat there. |
Gerçekten bir ucuz lokantadır, orada yemek pahalı olmaz. |
I have a televison, but I don't watch it often. |
Bir televizyonum var fakat onu sık sık izlemem. |
That kind of earthquake doesn't happen often. |
O tür deprem sık sık olmaz. |
We live close to the sea, but we don't go often. |
Biz, denize yakın yaşarız, ama çoğunlukla gitmeyiz. |
I love sumo, but I don't like boxing. |
Ben sumo güreşini seviyorum, ama boks sevmiyorum. |
You don't like me very much, do you? |
Beni çok fazla beğenmezsiniz, beğenir misiniz? |
My son doesn't like skiing. He likes snowboarding now. |
Oğlum kayak yapmaktan hoşlanmaz.Şimdi motorlu kar aracından hoşlanır. |
We don't have time to do that on the way home. |
Eve giderken zamanımız yok. |